Günümüzde çevremizde, özellikle gençler arasında yaygınlaşan bir isteksizlik ve motivasyon eksikliği gözlemleniyor. Tabi bunun başta ekonomik şartlar olmak üzere birçok nedeni olabilir. Üniversite öğrencileri arasında da motivasyonsuzluk ve isteksizlik hissinin yaygınlaştığını söylemek mümkün; “Okulu bir bitireyim, sonrası gelir” mantığı hâkim.
Oysa bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir çağda, bireyin kendisini geliştirmesi artık bir zorunluluk haline gelmişken, bu durumun neden böyle olduğu yetkililer ve bilim insanları tarafından araştırılmalı ve öğrenciler kendilerini geliştirmeye teşvik edilmelidir. Aslında öğrenci her zaman kendini geliştirmek için talep eden kişidir. Eski insanlar bu yüzden öğrenciye "talebe" derlermiş.
Gerçekten eskiden öğrencilik bir keşif süreciydi; insanlar hem akademik hem de kişisel olarak gelişmek için daha fazla çaba gösteriyor, daha fazla talep ediyordu. Şimdi ise “okulu bitireyim, bir iş bulayım” mantığı ön plana çıkıyor. Halbuki girişimcilik, toplumsal farkındalık ve problem çözme becerisi kazanmadan mezun olmak, uzun vadede sadece daha büyük zorlukları beraberinde getirir. En basit örneği okuldan sonra işsiz kalabilirsiniz.
Bu anlamda az önce önüme düşen haberi özetleyerek sizinle paylaşmak istiyorum:
“Görme engelliler için yapay zekâ destekli projeler geliştiren lise öğrencisi İrem Deniz Küçükköse, dünya çapında tanınan yedi üniversiteden tam burslu kabul aldı ve şu anda tercih aşamasında. Küçükköse, Bahçeşehir Koleji Kemerburgaz Fen ve Teknoloji Lisesi’nde tam burslu eğitim aldıktan sonra teknoloji girişimciliği ve sosyal inovasyon alanında dikkat çekici projeler geliştirdi.
Sınıfta Braill-E adlı yapay zekâ destekli kabartma ekranı üreten Küçükköse, görme engelli öğrencilere destek olmak amacıyla "Soruların Sesi" adlı sosyal girişimi kurarak Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle örnek soruları seslendirme projesine öncülük etti. Ayrıca GirlSTeam oluşumuyla STEM alanındaki cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekerek kız çocuklarına kodlama eğitimi verdi.
Görme engellilerin eğitimde ve sosyal hayatta yaşadığı zorluklardan ilham alarak, sadece bilgisayarla entegre çalışabilen pahalı Braille ekranlara alternatif olarak daha ucuz, portatif ve yapay zekâ destekli bir kabartma ekran geliştirdi. Küçükköse, eğitimde erişimi artırmak adına 75 soru kitapçığını seslendiren bir ekip oluşturdu.
Ülkesi için çalışacağını vurgulayan genç girişimci, hayal kuran tüm öğrencilere sınırları zorlamaktan vazgeçmemeleri yönünde tavsiyelerde bulundu.”
Gördünüz mü? Böyle duyarlı ve örnek çalışmalar yapan, üstelik bu çalışmalara lise yıllarında başlayan İrem gibi arkadaşlarımız da var. Şu anda tüm tanınmış üniversiteler İrem’i davet ediyor. Sizce neden? Elbette kendini geliştirmeyi talep ettiği için – yani iyi bir “talebe” olduğu için çağırıyorlar.
Sizce İrem’in üniversiteyi bitirdiğinde iş bulma ihtimali düşük mü? Elbette hayır. Çünkü o, daha şimdiden üretmeye başlamış biri. Herkes için engelleri aşmaya çalışıyor. Eminim üniversiteyi bitirdiğinde de bu konudaki çalışmalara devam edecektir.
Bakın arkadaşlar, bizim İrem gibi örneklere ihtiyacımız var. Ve asla unutmamamız gereken bir şey var: Bir diploma sadece bir okulda eğitim aldığınızı gösteren bir belgedir. Eğer üstüne koymadan, kendinizi geliştirmeden, “sadece diplomam olsun yeter” diyorsanız, hangi okulu okursanız okuyun, hangi diplomayı alırsanız alın, hiçbir şey değişmez.
İşte bunun için kendimizi geliştirip farklılıkların ve ihtiyaçların farkında olup sorunları çözmek için bir şeyler yapmalıyız. Biz son zamanlarda sadece öğrenci, yani hiçbir şey talep etmeden öğretilen kişi olmaya başladık. “Talebe” yani öğrenmeyi talep eden kişi olmayı bıraktık. Bunu tekrar hatırlamalıyız.
Eğer tüm bu anlatmaya çalıştığım şeyleri tekrar hatırlar ve uygulayabilirsek, insanların daha mutlu olduğu, üretken, özgür ve engellerin olmadığı bir ülkede yaşayabiliriz.