Yüce meclisimizin 105’nci açılış yıldönümü kutladık. Yeni Türkiye’nin ilk bayramı olan “Hâkimiyeti milliye”  23 Nisan1920 ‘de ilan edilmişti.

Esasında, Türk tarihinin bu çok önemli gününde milli egemenlik yönü ve halk iradesinin önemi öne çıkarılması gerekirken, daha ziyade çocuk bayramı üzerine vurgu yapılması, işin esasını ve önemini gölgelemektedir. Halbu ki, 23 Nisan çocukları eğlendirme günü değil, bilakis dertlerini konuşma günü olması gerekir.

Bilemiyoruz, belki de, M. Kemal Atatürk, bilhassa 1927 den sonra, 23 Nisan’ı çocuklara armağan ederek, o günün çocuklarının ileride meclise sahip çıkmasını önemsemişti de böyle olmasını istedi. Ne yazık ki büyüyen bu çocuklar zaman zaman meclisimizi kapatmış olsalar da bu gün, kör topal da olsa, çalışan bir meclisimiz var.

23 Nisan’da açılan ilk meclis, belki de, Türk tarihinin en demokratik meclisi idi. Orada her fikir, her renk, her sesin olduğu 437 milletvekili vardı. Bu sayının içinde medrese eğitim almış tam 91 vekil bulunuyordu. Din, millet kavramı önemli idi. Genelde her vekil halkın içinden süzülüp gelmişti.  Savaş sürdüğü için temel hedef, siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakıp, ortak bir mücadele ruhuyla hareket etmekti. Bu meclis, Türkiye tarihinin en kritik döneminde yaklaşık üç yıl görev yaptı.

Birinci Maclisin açılışı ile ilgili M. Kemal Atatürk’ün kendi imzası ile tüm yurda gönderdiği tamimde özetle: “23 Nisan Cuma günü Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük millet meclisi açılacaktır. Tüm milletvekilleri ile Hacı Bayram Cami’inde bayram namazı kılınacak, namazdan sonra Peygamber efendimizin Sancağı, sakal’ı şerifi taşınacak, Meclis binasına girmeden önce dua yapılacak ve kurbanlar kesilecektir. Bu günden itibaren Vali Bey’in organizasyonu ile Kuran’ı kerim hatmi ve Buharı şeriften seçme hadisler okunacak, Cuma namazından sonra da hatim duası ve memleketin kurtuluşu için dua edilecektir. Her hafta Cuma namazından sonra Mevlidi şerif okunacaktır. Bu tebliğin derhal neşir edilip yurdun her tarafına yayılması için her vasıtaya müracaat edilecektir.” İmza M, Kemal.

Bu tamim yurdun her tarafına ulaştırıldı. Büyük heyecana sebep olan bu tamimle yurdun her tarafında hutbeler irat edildi, minarelerinden salâvat-ı şerif getirilip, dualar edildi.

Ankara’da ise bu tamim doğrultusunda, Cuma namazından sonra sancak çıkartılıp, tekbirlerle Meclis binasının önüne gelindi. Bursa mebusu Hacı Fehmi efendiye dua ettirildi.

İşte genç Cumhuriyetimiz böyle heyecanla kuruldu.

İstiklal savaşı müddetince Meclis, halk, basın, aydınlar ve din adamları inanılmaz bir dayanışma örneği göstermişti.

Zaten, Anadolu’da fiili işgaller başladığında, bu işgallere karşı hızla direniş örgütleri kurulurken, bu guruplardan biride ulema ve tarikat önderleri oldu. Kimileri cihat çağrısı ile halkı harekete geçirirken, kimileri cami kürsülerinden direnişe destek verdi. Bir manada, cami minberleri, milli mücadelenin liderleri tarafından etkili bir araç olarak kullanıldı. Pek çok din âlimi bu direnişin aktif bir parçasına dönüştü.

Ben tüm bu gerçekleri, okul kitaplarından değil, lise yıllarında, ilk baskısı 1969 çıkan “ istiklal savaşında sarıklı mücahitler” kitabından öğreniyorum.

Böylesi dayanışma içinde kazanılan savaştan sonra Cumhuriyetin ilanı ile hür ve demokrat bir dönemin gelmesi sevinçle karşılanmıştı; ama öyle olmadı.

Savaş sonrası bu en demokrat meclis kapatıldı. Alkışlarla gelenler sessizce gittiler. Yeni vekiller halk tarafından değil, Ankara merkezden seçilecek, bir yerde, seçme ve seçilme hakkı elinden alındı. Artık, savaştığımız batıya karşı hayranlık öne geçiyor, savaşın kazanılmasında önemli rolü olan manevi değerlerimize düşmanlık pirim yapmaya başlıyordu. Bu durumu gören halk, bir manada, devletten uzaklaşıyordu.

Muhalefet sindirilmiş, uçan kuş susturulmuştu. Kara Bekir Paşa ve arkadaşlarının kurduğu Halk fıkrasının programında  “ her türlü düşünce ve dini itikatlara saygılı olacağız” ibaresi partinin kapatılma sebebi olmuş, kapatılmakla kalmayıp çoğu idamla yargılanmıştı. Türk ocağı gibi milli ve sivil örgütlerin kapısına kilit vurulurken, 1923’de Nezihe Muhittin öncülüğünde, kadınların seçme ve seçilme hakkı için kurulan “Kadın Hakları Partisi” ne izin verilmemişti.

Peki, neden böyle oldu?

Kısaca konuya değinmek gerekirse, Osmanlı Batı karşısında yenilgi aldıkça, iki düşünce çarpıştı. Bazıları düştüğümüz yerden kalkalım ve yeniden dirilelim derken, bazıları ise Fransa Avrupa gibi olalım, onları taklit edelim dediler. Maalesef burada ikinci düşünce galip gelerek batı taklitçiliği öne geçmiş, devlet millete yabancılaşmış, Bir yerde, Devlet bir avuç azınlığın eline geçmişti.

M. Kemal Atatürk, beklide, bu durumdan ve tek parti görüntüsünden rahatsız olup Fethi Bey’e yeni bir parti kurmasını söyler; hatta kardeşim Makbule hanım ‘da parti kurucusu olsun der. Fethi Bey’in kurduğu “Serbest Fıkra” ülkede büyük alaka görür ve yeni bir umut olur. Samsun gibi illerde belediye başkanlığını kazanır.

Fethi Bey’in İzmir mitingine ilgi o kadar fazladır ki, halk Fethi Bey’in ayaklarına kapanır, haykırır “kurtar bizi” diye… O hengâmede ezilerek, bir rivayete göre polis kurşunu ile oğlunu kayıp eden yaşlı Baba “bu ilk kurban olsun, daha kurban lazımsa veririz, yeter ki bizi kurtar” der. Meydanda gözyaşı sel olur.

Hal bu ki Bu şehir daha sekiz yıl önce düşmandan kurtulmuştu, şimdi kimden kurtulmak istiyor? 

Bolu CHP İl örgütünün düzenlediği konferans için ilimize gelen Toktamış Ateş’e İzmir mitinginde yaşanan bu elim hadiseyi sorduğumda, yaşananları inkâr yoluna gitmeyip “ bende anlamakta güçlük çekiyorum” diyerek, kısa bir cevapla geçiştirmişti.

 Sonunda, halkın büyük teveccüh ettiği bu Serbest fıkra da kapatıldı.

Netice-i kelam bizim bunları kısa da olsa dile getirmemiz, birilerine düşmanlık veya hayranlık için değildir Çünkü bizim inancımız kimseye hayranlık veya düşmanlık duymaya izin vermez. Zaten birilerini anlamak için illa ki övmeye veya yermeye ihtiyaç yoktur. Önemli olan

Tarihi gerçekleri bilmek ve hafızada canlı tutmaktır.

Ünlü aydın ve düşünürümüz Cemil MeriçBiz hafızamızı kayıp ettik” diye yakınır.

İşte bizim yaptığımızda kaybettiğiz hafızayı hatırlatmaya yardımcı olmaktır…

Kalın sağılacakla