Bu satırlarda sizinle, her zaman başınıza gelebilecek şeyleri paylaşmaya ve “Bakın, burada bu yaşandı; şu şekilde çözebiliriz” demeye çalışıyorum.
Bu anlamda, bizzat yaşadığım ve fark ettiğim bir olayı izniniz olursa sizinle paylaşmak istiyorum.

Biliyorsunuz, günümüzde devamlı bir şeyler güncelleniyor. Şimdi “güncelleme” deyince, elektronik ve yazılım konusuna özel ilgim olduğunu bilenler “Onur yine başlayacak, cihazlarınızı güncel tutun demeye” diyecekler.
Demeyecektim ama aklıma getirdiniz.

Elektronik cihazları mümkün olduğunca güncel tutmak, sağlıklı ve güvenli kullanım için iyidir. Diyerek (kamu spotunu da verdikten sonra) gelelim esas konumuza.

Elektronik cihaz sistemleri dışında da hayatımızı kolaylaştıracak sistemler vardır ve bu sistemler de ihtiyaca göre sık sık güncellenir.
Ama bazen bu sistemleri güncelleyenler, yazılımcılar kadar başarılı olamıyor. Maalesef, durum böyle olunca insanların hayatını kolaylaştırması ve güvenliğini sağlaması gereken sistemler tam tersine hayatı zorlaştırabiliyor.

Şimdi size, bir haftadır bizzat yaşadığım ve uğraştığım bir sorunu anlatmak istiyorum.
Kullandığım güneş gözlüğünün camları çizilince, gözlüğün çerçevesine uygun cam arayışına girdim. Birkaç optik mağazasına gittim. “Sen bu çerçeveyi hiç değiştirme, gayet kaliteli ve oldukça pahalı,” dediler. Zaten değiştirmeye niyetim yoktu.
“Camları bulmamda yardımcı olabilir misiniz?” dedim. Baktılar, “Bu gözlük piyasadan kalkmış, dolayısıyla artık üretimi yapılmıyor” dediler.

Peki ben ne yapabilirim diye internette araştırmaya başladım ve Amerika’da bir firmanın çerçeveye birebir uyumlu, son derece kaliteli ve göz sağlığına uygun camlar ürettiğini öğrendim.
O firmadan bir çift cam sipariş ettim. Camlar yaklaşık 1 hafta içinde Türkiye’ye geldi ancak gümrükte sorun çıktı.
Bir hafta boyunca belge topladım, tüm belgeleri gümrük yetkililerine yolladım.

Ertesi gün telefonuma gelen mesaja inanamadım. Ürünün değerinin neredeyse 10 katı gümrük masrafları uygulanmış, “Onaylıyor musunuz?” diye soruyorlardı.
“Arkadaşlar, bu çıkardığınız rakamda bir tuhaflık var. Bireysel kullanım için alınan bir ürün söz konusu. Ürün elektronik de değil, gözlük yedek camı. Bir daha hesaplar mısınız?” dedim.
Sonra kendim araştırmaya başladım.

Araştırmalarımda, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’na göre 30 € altı ürünlerde vergi olmadığını; 30 € – 1500 € arası ürünlerin ise basitleştirilmiş usulde %20 KDV ile işlem görebildiğini öğrendim.
Aslında benim gözlük camlarında da yapılması gereken usul buydu. Ancak bazı kargo firmalarının “yetki” gerekçesiyle detaylı beyan prosedürüne yönlendirmesi sonucu masraf katlanıyor ve ürünün fiyatının 10–12 katına kadar çıkabiliyor.
Bu arada, bu 30–1500 € kuralı 2020’de güncellenmiş; çoğu kişi hâlâ farkında değil.

Durum böyle olunca, tekerlekli sandalye gibi medikal ürünler Türkiye’ye gelince bir problem yaşanıyor mu diye araştırdım.
Medikal ürünlerden vergi veya masraf alınmadığını gördüm. Ancak şöyle bir şey var: Medikal ürünün kendisinden masraf alınmıyor ama örneğin tekerlekli sandalyenize bir yedek parça lazım oldu.
İşte o zaman, benim gözlük camlarında olduğu gibi, gümrükte faturanın 10 katı fiyat çıkarabilirler ve sistemle birlikte sizi de kilitleyebilirler.

Bakın, böyle bir durum engelli insanların hayatını da kilitler. Çünkü medikal ürünler bizim hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır; özgürlüğümüzü ve yaşam kalitemizi artırır.
Böyle sorunlarla karşılaşmamak için bu sorunları görüp sistemleri sık sık güncellemeliyiz, yetkililere eğitimler vermeli ve bilinçlendirmeliyiz.
Ayrıca şunu da belirteyim: Dünyanın hiçbir ülkesinde bir ürünün gümrük masrafları, ürünün faturasını geçmez. Yani sistemin sıkıntılı olduğunu buradan bile anlayabiliriz.

Buradan yetkilileri göreve davet ediyorum. Söz konusu yasa ve kural acilen güncellenmelidir. Türkiye’de bulunmayan, engellenenler için hayati önem taşıyan, yaşamı kolaylaştıran ve konforu artıran ürünlerde istisna olması gerekir.
Yani bir ürünü engelli bir vatandaş istediyse ve o ürün medikal bir ürün ya da medikal ürün parçası ise hiçbir şekilde gümrüğe takılmamalı, ek ücret talep edilmemelidir.

Unutmayalım ki erişilebilirlik bir lütuf değil, haktır. Gümrük mevzuatı da bu hakkı engellememelidir.