Bugün 27 Nisan Pazar. Yazımı yazmak için bilgisayarımın başına geçtim. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hakkında yazmayı düşünüyorum. Özellikle Cuma Hutbesinde bu bayramdan hiç konu edinmeden geçiştirilmesinden duyduğum derin üzüntüyü okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Her gün olduğu gibi önce günlük gazeteleri okumakla işe başlıyorum. Ulusal çapta yayın yapan gazeteleri ayırmaksızın gözden geçiriyorum. Gözüm AKİD Gazetesinde bir habere takıldı. Haber başlığı dikkatimi çekti. Okumaya başladım. Okudukça ilgim arttı. Haber “Bizim Yükselişimiz Kur’an’la, geri kalışımız da Kur’an’ı ihmal edişimizle!” Başlığıyla verilmiş. Haberin açılımı ise şöyle.  Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş, İslâm ümmetinin Kur’an-ı Kerim’e sarıldığı asırlarda yüceldiğini belirterek “Çünkü Kur’an yüceltir. Kur’an’ı ihmal ettiğimiz asırlarda alçaldık, düştük, geri kaldık. Demek ki bizim yükselişimiz Kur’an’la, geri kalışımız da Kur’an’ı ihmal edişimizle” dedi. Erbaş bu yıl 10’uncusu Gaziantep Şahinbey Kültür Merkezinde düzenlenen “Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma yarışmasında yaptığı konuşmada, “ Kur’an-ı Kerim’in kaydedilişiyle, korunmasıyla mucize bir kitap olduğunu dile getirdi.” denilmektedir.

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş profesör unvanı taşımakta ve ağzından çıkan her söz Müslümanlarca dikkate alınmaktadır. Bilindiği üzere son yıllarda TV. Kanallarında Kur’an’ı Güzel Okuma yarışmaları düzenlenmekte, kazananlara büyük ödüller verilmektedir. Bu yarışmaların gerekçesi Sayın Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın bu konuşmasında açık edilmekte ve İslâm âleminin yükselişini bu yolla temin etme amacı güdüldüğü anlaşılmaktadır.

 Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim güzel okunduğunda elbette dinleyicileri etkilemektedir. Bunda şüphe yok. Ruhlar üzerine güzel tesirler bıraktığını da kimse inkâr edemez. Ancak Kur’an Casiye Suresi 20. Ayetinde belirtildiği gibi “İnsanların aklını aydınlatan ışık, insanlar için kılavuz, bir rahmettir” Bu da sadece okumakla değil[a1] , Zuhruf suresi 3. Ayetinde ifade edildiği gibi “düşünmek ve anlamakla”  olur. Yine Yusuf suresi ikinci ayetinde belirtildiği gibi “ Biz onu anlayasınız” beyanına dikkat etmek gerekir. Demek ki Kur’an sadece güzel okunmak için değil, anlamak ve onu yaşamak için gönderilmiş ilahi bir kitaptır.

İslâm ümmeti geçtiğimiz asırlarda insanlığın şahit olduğu büyük bir medeniyet meydana getirmiş, Bugünkü insanlık medeniyetinin temeline önemli bir harç atmıştır. Bu gerçeği hiç kimse reddet memektedir. 9.asırdan 15. Asra kadar insanlık İslâm medeniyetinin ışığıyla aydınlanmış, kör taassup bu medeni hamle ile kırılmıştır. Sayın Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ifadesiyle Kur’an-ı güzel okumakla değil,  onu anlamak ve hayata geçirmekle başarmıştır. Farabi, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd, İmam Maturidî, İmam-ı Azam Ebu Hanife güzel sesli hafızlar değil, Kur’an’ın ince sırlarını akılla yorumlayan kişilerdir. Farabi insanlığın “Muallim-i Sani” yani insanlığın ikinci muallimi unvanını Kur’an’ı güzel okuduğu için değil onun ilahi hikmetlerini aklıyla araştırıp bulmasıyla kazanmıştır. Ne yazık ki bunları takip eden büyük İslâm âlimleri yeterli ilgiyi görmeyip sadece Kur’an’ı güzel okuyanların öne geçmesi ve “İlmin yarısı güzel sestir” anlayışı egemen olunca İslâm medeniyetinin ışığı sönmüş ve derin bir karanlığa mahkûm olmuştur.

İslâm Âleminin halen bu karanlıkta bocalaması sebepsiz değildir. İslâm Âleminin gerilikten ve cehaletin pençesinden kendini kurtarması, Kur’an-ı Kerim’i güzel okuyan bülbüller yetiştirmekle mümkün değildir. Bununla birlikte insanlığın idrakine sunulmuş Kur’an’ın sırlarını günümüz aklıyla çözerek insanlığın hizmetine sunacak âlimlerin yetiştirmesiyle mümkündür. Sadece Batılı bazı bilginlerin Kur’an sırlarını çözen hakikatlerini insanlığa sunmasından sonra “Bu Kur’an’da var” diye ortaya atılmanın İslam’a hiçbir katkısı yoktur.

İslâm âlemi halen insanlığın en geri kalmış toplumları arasındadır. Bu gerçeği kabul edip bu durumdan kurtulmanın yollarını aramak gerekir. Nüfusunun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu elli yedi ülkeden bugün insanlık medeniyetine katkıda bulunan bir ülke saymamız mümkün mü? İnsanlığa adaleti ve ilmiyle önderlik edecek İslâm ülkesi var mı? Bütün emperyalist güçlerin İslâm ülkelerinin zenginliklerine el koyarken, buna engel olabilecek bir İslâm ülkesi var mı? Hangi emperyalist ülke istediğinde İslâm ülkelerine rahatlıkla savaş açmaktan ve zavallı Müslümanları öldürmekten geri çekiliyor. Günümüzde on milyonluk bir Yahudi devleti bir buçuk milyarlık İslam Devletlerinin gözü önünde Gazze ve Filistin’i yerle yeksan etmiyor mu? Binlerce Müslümanın öldürülmesini seyretmekten başka ne yapabiliyoruz. Gönderdiğimiz yardım maddelerini bile o zavallı Müslümanlara ulaştırmak için katillerinin gözlerinin içine bakarak verecekleri müsaadeyi bekliyoruz.

Sayın Diyanet İşleri Başkanı!

Kur’an-ı Kerim’i güzel okuyanları yetiştirmekle birlikte Kur’an gerçeklerini insanlığa sunacak ve yeniden İslâm medeniyetini ihya edecek, çağın ve daha ileride yaşayacağımız zamanların ilim ve medeniyetini kuracak mühendislere, doktorlara, fikir adamlarına olan ihtiyacımızı dikkate alarak bu insanların yetişmesini teşvik için “Kur’an-ı Kerim’in ulvi anlamlarını ortaya çıkarma” yarışmalarını düzenlemeye ne zaman başlayacaksınız.

Halkının çoğunluğu Müslüman olan Türkiye Cumhuriyeti bu geri kalmışlığının kabuğunu kırmak için bütün engellemelere rağmen bir asırdır mücadele etmektedir. Elhamdülillah bunda da bir hayli yol almıştır. Bize bu aydınlık yolu açan kişinin cumhuriyeti kuran MUSTAFA KEMAL ATATÜRK olduğu dost ve düşman herkes tarafından bilinmektedir. Sizin de bildiğiniz tasarruflarınızdan anlaşılmaktadır. Bunu şimdiye kadar ki milli bayramlarımızda adını anmaktan kaçındığınız, camilerimizde ve hazırlattığınız hutbelerinizden anlamaktayız. Bilesiniz ki, onun açtığı aydınlık yoldan bu Müslüman Türk milleti kimse ayıramayacaktır. Onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti bütün engellemelere rağmen masum, mağdur milletlere el uzatmaya devam edecek, iç ve dış düşman güçlerin menfur emelleri, Allah’ın (c.c.) yardımıyla söküp atılacak ve herkes hissesine düşeni alacaktır. Milletimizin enerjisini boşa akıtanların gerçek niyetleri de bu necip Müslüman Türk milleti tarafından er ya da geç anlaşılacak ve gereğini yapacaktır. İşte o zaman İslam’ın gerçek aydınlığı zuhur edecek, bütün insanlık bu ışıktan dün olduğu gibi bu günde ve gelecekte de doya, doya hissesine düşeni alacaktır.

Not: Bir başka konuda buluşmak üzere kalın sağlıcakla.