Dünyada uğruna savaşlar yapılan coğrafyaların başında şüphesiz Anadolu gelmektedir. Bunun bilinen en büyük sebebi Anadolu’nun jeopolitik mevkiidir. Anadolu Kuzey yarım kürede ve orta kuşakta yer almakta, yerleşim için en müsait bir mevkide bulunmaktadır. Kıtalar arası merkezi durumu, kara ve deniz ticaret yollarının üzerinde bulunması ve topraklarının tarıma çok elverişli olması milletlerin bu topraklara sahip olma iştahını kabartmış ve uğruna nice savaşların yapıldığı bir toprak parçası olmuştur.

İnsanlık tarihinin en eski medeniyet merkezlerinin Anadolu toprakları üzerinde bulunması tesadüf değildir. Üzerinde en fazla milletin yerleşip devlet kuruduğu topraklar Anadolu topraklarıdır. Kurdukları devletleri yaşatmak için en fazla savaşan milletler de Anadolu’da yaşayan milletlerdir. Tarihi izleri bıraktıkları eserlerden anlaşılan uygarlıkların başında bizim Eti diye bildiğimiz Hititler gelmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadoluda Urartu, Mitanni ve hurriler, Sakarya boylarında Frigler, Batı Anadolu’da Lidya’lılar, Trakya ve Kafkaslar üzerinden gelen Kimmer’ler bunlardan bazılarıdır. Yine Anadolu’ya sahip olmak için Persler, Mekadonya kıralı Büyük İskender’in Anadolu’yu işgali, Roma’lıların uzun süren egemenlikleri, Bizans egemenliği ve Selçuklu, Moğol ve Osmanlı egemenliği Anadolu’nun jeopolitiğinden kaynaklanmaktadır.

Anadolu toprakları üzerinde egemenlik kuran her milletin jeopolitik yapıyı dikkate alarak her an güçlü olmaya, birlik ve beraberliğini korumaya ihtiyacı vardır. Aksi halde bu toprakların ebedi kanunu harekete geçer ve üzerinde yaşayan milleti altına alır. Bu topraklar asil bir at gibidir. Binmesini bilmezsen kendini atın altında bulursun.

Anadolu topraklarını korumak onun doğal sınırlarından başlar. Anadolu’nun sınırları Edirne’den başlayıp Kars’ta bitmez. Bu elbise Anadolu’ya dar gelir. Onun için Anadolu’nun sınırları ta ilk çağlardan beri bugünkü sınır ötelerine dayanır. Mesela bilinen ilk yazılı anlaşma Kadeş anlaşması olup MÖ 1275 yılında Hititlerle Mısırlılar arasında yapılmış, iki devlet arasında sınır bu günkü Gazze toprakları olarak kabul edilmiştir. MÖ 1800 yıllarında yapılan Hititlerle Babil’liler arasındaki savaş ise iki devletin sınırını Yukarı Mezopotamya yani bu günkü Musul-süleymaniye hattını kabul etmektedir. Demek ki Anadolu’nun doğal güney sınırları Gazze, Musul ve Süleymaniye hattıdır. Kafkaslardaki kuzey-Doğu sınırı ise Hazar Denizi ile Kara Deniz arasındaki Maniç çukurudur. Sokullu Mehmet Paşanın bu çukur üzerine açtırmak üzere harekete geçtiği kanal bir hayal değil, Osmanlı-Rus doğal sınırını sabitleştirme hareketidir. Bu Kanalın kazılmasına engel olan güçler gerçekte Rus ordularının Erzurum önlerine kadar gelmelerinin birinci derecede sebebi olmuşlardır. Anadolu’nun Balkanlardaki doğal sınırını ise Başta KırımHanlığı, Eflak, Boğdan ve Bulgaristan gibi Vasal devletler ve Tuna nehri oluşturmaktadır. Ne zamanki bu vasal devletler çökmüş, Tuna aşılmış ise Rus orduları Ayestefanos’a yani bu günkü Yeşilköy’e kadar gelmişlerdir. Anadolu’nun Batı ve Güney sınırları ise Ege adaları ve Kıbrıs’tan geçer. Cumhuriyetin yeni kurulduğu en güçsüz zamanlarında bile Atatürk’ün Kıbrıs adasına dikkat çekmesi, Hatay üzerine hesaplar yapması onun Anadolu’nun jeoplitiğine derin bilgisini göstermektedir.

Günümüzde Anadolu’nun bu jeopolitiğinde bir değişme olmamış, hatta önemi daha da artmıştır. Bu nedenle Anadolu coğrafyası üzerinde hesap yapan emperyalist güçlerin hem sayısı artmış, hem de niyetlerini gizlemez duruma gelmişlerdir. Aldıkları siyasi desteklerle kimisi Batı Anadolu ve Kıbrıs’ta, Kimisi Vadedilmiş Topraklar adı altında Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki topraklarda, kimisi Büyük Ermenistan adı altında Sivas’a kadar Doğu Anadolu Toprakları üzerinde rüyalar görmekte, hesaplar yapmaktadırlar. Anadolu’nun gerçek sahibi Türkler onların yaptıkları bu hesapları bir asır önce İstiklal savaşıyla bozarak akamete uğratmışlarsa, şimdi de aynı rüyayı görenleri aynı akıbete uğratacaklardır.

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, 2023 Azerbaycan- Ermenistan savaşı, yine aynı yıllardaki Libya harekâtı ve son olarak Suriye’deki Türkiye düşmanı rejimin yıkılarak yeni bir Suriye devletinin kurulması çalışmaları Türkiye’nin doğal sınırlarına ulaşmak ve güvenliğini tehdit eden güçlerin dağıtılması anlamına gelmektedir. Mavi vatan olarak adlandırdığımız Hatay, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Libya hattının birleştirilmesiyle güvenceye alınmış, Bu konuda yapılan Yunan-İsrail ve Mısır ittifakı işlevsiz hale gelmiştir. Son yapılan teknik çalışmalarla meyvelerini bütün dünyanın gördüğü hava savunma sistemleriyle çelik kubbe gerçekleştirilmiş, Anadolu coğrafyasında gözü olanların gözlerine boz düşmüştür.

Jeopolitiğimiz, bizim çok hazırlıklı olmamızı her daim emretmektedir. Birlik ve beraberlikle her engeli aşmalı ve büyük önderimiz ATATÜRK’ÜN dediği gibi çağdaş medeniyeti yakalamalı ve de geçmeliyiz. Bu konuda en büyük destek demokrasimizdir. Bazılarının anladığı gibi demokrasimiz bizim zaafımız değil gücümüz, kuvvetimiz olmalıdır. Ebedi yurdumuz Anadolu’nun jeopolitiği bunu emretmektedir. Siyasi tercihlerimiz ülkemizi güçlendirmeyi, kardeşliğimizi pekiştirmeyi ve milletimizi zenginleştirmeyi hedef almalıdır. Siyasal ihtiraslarımız bizi birbirimize düşürecek boyutlara ulaşmamalıdır. Eski ve milli hastalığımızdan kurtulmalı, kardeşin kardeşe düşmesinin önüne geçilmelidir. Aksi halde hem ülkeyi kaybetmemiz, hem de birçok eski Anadolu milletleri gibi tarihten silinip gitmemiz kaçınılmaz bir son olur. Bunun hesabını da ne geçmiş atalarımıza ne de gelecek nesillerimize veremeyiz.