Sahne ışıkları yanmadan önce salonda hep aynı büyülü an vardır: İnsanların nefesi hafifçe yavaşlar, çıtlar kesilir, kimse fark etmese de zaman kısacık durur.
O anda dünya ikiye ayrılır: Seyirciler ve oyuna birazdan can verecek olanlar.
Tiyatro tam olarak burada başlar; hayatın sahneye sızdığı, sahneden de hepimizin içine geri döndüğü o görünmez sınırda.
Perdeler açıldığında yalnızca bir oyun başlamaz; bir toplumun ruh hâli, kalbinin ritmi ve vicdanının nabzı görünür olur.
“DELİ BAYRAMI” AKLIMIZDAN HİÇ ÇIKMADI
23 Kasım Pazar günü saat 16.00’da BAİBÜ Mavi Salon’da, bu sene (2025) 18–19 Haziran tarihlerinde üç seans sahne alan ve full dolu salonda içimize sızan, aklımızdan hiç çıkmayan Deli Bayramı oyununu bir kez daha izleyebileceğiz.
Bu oyunu izlemeye Bolu Valisi Sayın Abdulaziz Aydın başta olmak üzere, Bolu protokolünün katılacağı inancındayım. Hatta Mavi Salonun gelen izleyicilerin çokluğundan, yetersiz kalacağına da inanıyorum.
Bu oyunu, Bolu İl Millî Eğitim Müdürlüğü Öğretmenler Tiyatro Okulu’nu oluşturan 45 gönüllü öğretmen sahnelemişti. Oyunu sahneleyen Öğretmen Sezgin Koçyiğit, Sanat sorumlusu ise eşi Yadigâr Acar Koçyiğit’ti. Oyun dört bölümden oluşuyordu.
Bölümleri hatırlarsak: Sakin Doktor, Galaksi Taksi, Hastaneye Dönüş, Memur Evi ve tüm bu oyunları destekleyen Dansçı/Deliler…
23 Haziran 2025 günü BoluTakip ve Bolu Nabız gazetelerinde çıkan köşe yazılarımızdan birinin bağlantısını sizlerle paylaşmak istiyorum:
https://bolunabiz.com/ogretmenler-sahneye-cikti-sanat-konustu
Bu yazıda oyunla ilgili bilgileri bulabileceksiniz.
NELER Mİ OLMUŞTU?
Bu mükemmel oyunu izlemiş ve hiç tanımadığımız birçok öğretmenle sanat durağı vesilesiyle arkadaş olmuştuk.
İçimize işlemişlerdi; onları gönlümüze kazımıştık. “Öğretmenim” demiştik. Bu oyunu izledikten sonra oluşan geri bildirim akışı mükemmel olmuştu. Seyirciler sahneye çıkmış, sanatçı öğretmenleriyle kaynaşmışlardı.
Neler lemi karşılaşmıştık?
Oyun sonrası buket buket çiçek yağmurları başlar. Bütün ruhlar heyecanlıdır. Sahnedekiler ve sahnenin karşısındakiler tek yürek olmuşlardır.
Kimi seyirciler çok coşkulu olur, gelir “Harikaydınız!” der. Bazıları utangaçtır; göz göze gelip hafifçe başını sallar. Bu küçük baş selamı bile sahneye çıkan biri için dünyanın en güçlü teşekkürüdür.
Yapıcı eleştiriler gelir. Oyuncu için bu geri dönüşler, bir sonraki performansın ham maddesi gibidir.
Ve tabii gönüllü öğretmenler gibi sahneye yeni adım atan kişiler için özel bir durum daha vardır: İnsanlar onları görünce şaşırır, onur duyarlar; “Hocam, sizi böyle gördüğüm için çok şanslıyım !” der. Bu tür bir iletişim, sahneyle hayat arasındaki duvarı inceltir; öğretmen kendini daha görünür, daha güçlü hisseder.
Tiyatronun ilginç tarafı, iletişimin sadece sözlerle değil, duygularla da akmasıdır. Oyundan sonra oluşan sıcaklık, insanların daha açık, daha samimi, daha ilgili olmasını sağlar.
Bu iletişim hâllerinin hepsi yeni oyunlar için hem cesaret hem de malzeme sağlar. Her sahne, yeni diyalogların sessiz hazırlığıdır.
Bu nedenle farklı yeni oyunun provalarına Bolu’da Öğretmenler Tiyatro Okulu çoktan başladı. Rol dağılımları bile yapıldı. Yürekler, fedakârlık şemsiyelerinin altında sahnede yerlerini çoktan aldı. Yeni oyun hakkında şimdilik bu kadar bilgi yeterli. Az heyecanlanalım değil mi?
GÖNÜLLÜ ÖĞRETMENLERİN SAHNESİ
Öğretmenler, yoğun meslek temposuna rağmen tiyatro çalışmalarına zaman ayırıyorlarsa bu, öğrencilerine ve topluma değer katma isteklerini gösterir.
Bolu’nun ilçelerinden kalkıp il merkezine gelmeleri, sanatın birleştirici gücüne olan inançlarını yansıtır. Bu, bir anlamda “sanat için yola çıkan öğretmenler” hikâyesidir.
Tiyatro ekip çalışması ister. Farklı ilçelerden gelen öğretmenlerin bir araya gelmesi meslektaş dayanışmasının ve ortak hedefin güçlü bir örneğidir.
Öğrenciler için de çok net bir mesaj taşır: “Bir işi seviyorsan, zorluk değil keyif olur.”
Bir grup öğretmen düşünün…
Günün büyük kısmını öğrencileriyle geçiren, sonra evlerine dönüp notlarla, planlarla, sınavlarla uğraşan insanlar. Ama yine de yorgunluklarını bir kenara bırakıp sahneye çıkanlar…
Bu öğretmenler tiyatro sahnesinde sadece bir oyun oynamıyor; fedakârlığın, inancın ve gönül işinin hikâyesini yazıyorlar.
Evinden, eşinden, çocuklarından, İlçelerden seve seve gelip bu işe gönül veren öğretmenlerin emeği kelimelerle anlatılamayacak kadar kıymetli.
Onlar sadece tiyatro yapmıyor; yaşama, öğrenmeye ve paylaşmaya dair bir ders veriyorlar
MİSAFİRİMİZ Mİ VAR?
Bu oyunu sizin gibi Ankara’dan da izlemeye gelecek konukların olacağını duyunca, araştırmaya koyuldum. Gelecek ekibin başında Prof. Dr. İbrahim Sarıtaş olduğunu öğrendim.
PROF. DR. İBRAHİM SARITAŞ KİMDİR?
Araştırmalarım sonunda Sarıtaş’ı çok uzun ve mücadele dolu bir hayatın içinde gördüm.
Sayın İbrahim Sarıtaş Tokatlıdır. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünde görev yapıyor; bu bölüm doğrudan sahne sanatlarıyla ilişkili.
Birçok üniversitede akademik ve yöneticilik görevlerinde bulunmuş. Şu anda MEB Bakan Danışmanı ve Bakan Prof. Dr Sayın Yusuf Tekin’in yakın arkadaşıdır.
Profesör olduğunda cübbesini Sayın Yusuf Tekin giydirmiştir.
“Cumhuriyete Doğru” oyununda proje danışmanı olarak yer almış, oyun 9 şehirde 12 kez sahnelenmiş; Zorlu PSM gibi önemli salonlarda temsil edilmiştir.
Sarıtaş’ın tiyatro ilgisi sadece akademik değil, uygulamalı da bir yön taşır: Proje danışmanlığı, söz yazarlığı gibi roller üstlenmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da izlediği “En Uzun Gece Destanı” oyununun yazarıdır. Ayrıca TRT 50. Yıl Marşı ve 15 Temmuz Millet Marşı’nın sözlerini yazmıştır.
Bilinen üç kitabı ve birçok akademik makalesi vardır. Bulunduğu makama tırnaklarıyla kazıya kazıya gelmiş, tevazu sahibi, idealist bir kişidir.
Yeşilçam’ın ve günümüzün ünlü sanatçıları, şairleri, yazarlarıyla görüşmeler yapmış; zengin bir kültüre sahip bir isimdir.
Tahminimce Bolu’ya gelişinin temel nedeni sanata olan sevgisi, Bolu’daki Öğretmenler Tiyatro Okulu’nun gönüllü öğretmenlerinin sinerjisini yerinde görebilmek ve Bolu Millî Eğitim Müdürlüğü’nün Türkiye genelindeki başarılı uygulamalarının sonuçlarını incelemek ve sonrasında değerlendirmektir.
Ayrıca İl Millî Eğitim Müdürü Fatih Öncü’nün liderliğini ve oluşturduğu sinerjiyi de yakından görme şansına sahip olacaktır.
Prof. Dr. Sarıtaş’la ilgili yazacaklarımız şimdilik bu kadar olsun. Paragrafı onun tiyatroya dair cümlesiyle kapatalım:
“İnsan ahlaktır. Ruhu sadece kalbe yansır. Tiyatro da bir ahlaktır. Işığı sahneye ve perdeye yansır.”
İŞTE SANATÇI ÖĞRETMENLER
Turgut Özakman’ın yazdığı Deli Bayramı oyununu sahneleyen Sezgin Koçyiğit, Genel Sanat Yönetmeni ise öğretmen Yadigâr Acar Koçyiğit. Oyunun koreografilerini Elvan Esen Akkaya, kostümlerini Nagehan Erözen, ışık, Fatma Aksoy. Terzilik işlerini Mirmet El Sanatları. Oyunun dekoru ise Mimar İzzet Baysal Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi. Oyunun başında, aralarında nüktedan ve esprili anlatıcı öğretmenlerin yer aldığı Ebru Fidi ve Özlem Yavuz görev aldı.
SAHNE 1: (SAKİN DOKTOR)
Bu sahnede görev alan öğretmenler:
Doktor rolünde Bilal Kavak, Hemşire rolünde Aslı Alkan Çağlayan, Atila rolünde Mehmet Salih Köşgeroğlu ve Meloş rolünde Asiye Şaşmaz görev aldı.
SAHNE 2: (GALAKSİ TAKSİ)
Bu sahnede görev alan öğretmenler:
Patron rolünde Erkut Kurubal, Bey rolünde Recep Artık, Anne rolünde Elif Yalçın Suna, Görümce rolünde Serap Kulaksız, 1. Kız rolünde Derya Deniz, 2. Kız rolünde Ayla Ergin ve Dünür rolünde Gülcan Bakırcık görev aldı.
SAHNE 3: (HASTANEYE DÖNÜŞ)
Bu sahnede görev alan öğretmenler:
Türkan rolünde M. Didem Özçelik, Refik Bey rolünde Ruhi Koç, Kevser rolünde Hatice Çalışkan, Şebnem rolünde Tuğba Demirbaş, Doktor rolünde Fatma Akdoğan Kızılay, Aydemir rolünde M. Salih Köşgeroğlu görev aldı.
SAHNE 4: (MEMUR EVİ)
Bu sahnede görev alan öğretmenler:
Memur rolünde Turgut Aydın, Memur Eşi rolünde Tuğba Serim, Kayınvalide rolünde Sibel Aliş Seyithanoğlu, Memurun Kızı rolünde Ayşe Sena Korkmaz, Çamur Şevket rolünde Bilal Kavak, Çamur Şevket’in Eşi rolünde Nergiz Başalan, Memur Eşinin Arkadaşı rolünde Esin Aksoy görev aldı.
DANSÇILAR / DELİLER
Bu grupta görev alan öğretmenler:
Elvan Esen Akkaya, Mürvet Dinçsoy, Gülseren Uygunuçarlar, Esra Mary Özgür, Sevgi Kandemir, Ayşe Ay Güçlü, Necla Temel, Gizem Mizraoğlu Düzgün, Nagehan Erözen, Emine İşleyici, Gülcan Zencir, Lütfiye Türedi.
Doktorlar olarak ise Bediha Yamen ve Asiye Şaşmaz görev aldılar.
TİYATRODA SON PERDE KAPANDIĞINDA..
23 Kasım günü Mavi Salon’da perdeler kapansa da o sahne aslında kimsenin zihninde kapanmaz.
Perde sonunda herkes kendi yoluna gider; salon boşalır, koltuklar sessizleşir, ışıklar söner.
Ama tuhaf bir şey olur: O gece sahnede olanlar, sahnede olmayanların içine taşınır.
Bir replik günlerce zihinlerde dolaşır; bir bakış insanın içindeki kapalı kapıları aralar. O sempatik roller sık sık karşınıza çıkar ve size tebessüm ettirir.
Belki de tiyatronun gerçek gücü burada yatar.
Işıklar söndüğünde o akşam izleyen herkes kendi hayatına küçük bir sahne taşıyarak çıkar salondan.
Bir öğretmenin cesareti, bir öğrencinin hayali, bir oyuncunun titreyen elleri sokaklara yayılır. Öğretmenler gününü bir gün önceden kutlamaya başlamanın adıdır sahne.
Bir oyunun bitişi bazen bir toplumun başlangıcıdır.
Ve belki de en anlamlı alkış, salondan çıktıktan sonra birbirimize sessizce gösterdiğimiz saygıdır.
Fuat Bayramoğlu
17/11/2025