1999 yılının 12 Kasım’ıydı, günlerden de Cuma. Saat 18. 56 yı gösterirken hayat normal bir şekilde akıp gidiyordu.

Ne olduysa saatler 18.57’ yi gösterdiğinde oldu, bir anda her şey değişti. Binalar bir o yana bir yana sallanıyor, odalar birbirine geçiyordu.

İnsanlar ise oradan oraya savruluyor, eşyalar şekilden şekile giriyor, duvarlar yıkılıyor ve binalar çöküyor, çığlıklar geliyordu.

Sonra…

Şaşkınlık, karanlık ve sessizlik…

***

7. 2 şiddetinde ki 12 Kasım 1999 depreminde bu çaresizliği yaşadık. Bu deprem hepimizden bir şeyler aldı. Kiminin evlerini kiminin sevdiklerini ve umutlarını…

Sonrasında evler bir şekilde yeniden yapıldı, hasarlı binalar bir şekilde onarıldı. Ancak insanların beyin kıvrımları arasında hasarlar hep kaldı

Enkaz altında yankılanan ‘SESİMİ DUYAN VAR MI?’ çığlıkları, o akşamı yaşayan herkesin belleğine kazındı.

‘HAFIZAMIZ ZAMAN YENİK DÜŞMESİN’ sloganı da…

***

Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü 12 Kasım 1999 depreminin 26. Yıl dönümüydü. Saat 18.57’ de saatler tekrar durdu. 26 yıl önce hayatını kaybedenler dualar ile anılırken, valilik ve belediye tarafından deprem gerçeği bir kez daha hatırlatıldı.

Deprem çalıştayı düzenlendi, çeşitli etkinlikler yapıldı.

Nerede?

Aynı acıları paylaştığımız DÜZCE’ de. Komşumuz aramızdan ayrılanları unutmadı, yaşayanlara ise deprem gerçeğini unutturmadı.

***

BOLU olarak bizlerde her sene anma törenleri hazırlıyor, deprem şehitlerimizi anarken depreme hazırlıklı olmamız gerektiği yönünde mesajlar veriyorDUK.

Bolu Kent Konseyi’nin arşivlerden bulup çıkarttığı ve yeniden yaptırdığı ‘Hafızamız zamana yenik düşmesin’ fotoğraf sergisi ile acı da olsa deprem gerçeğini hatırlatıyorDUK.

Dikkatinizi çekerim, cümlelerimin sonunu ‘DUK’ diye bitirdim.

Çünkü bu sene ne VALİLİK ne de BELEDİYE BAŞKANLIĞI olarak 12 Kasım’ı hatırlatacak hiç bir resmi etkinlik yapmadık. Partilerden, STK’dan da bir ses duymadık; niye?...

Bolu’ muz adına üzgünüm, hem de çok. Ne yazıktır ki, HAFIZAMIZ ZAMANA YENİK DÜŞMÜŞ.

***

Feryadımız var.

Ama

Bu feryat sadece 12 Kasım Depremini hatırlamamış olmamıza değil.

Pek çok konu da ağır yüklere karşı direnç ve bağlayıcılık sağlayan demiri, çimentosu eksik olan, denge sağlayacak kirişi olmayan, kolonu kesilmiş bir enkazın altında SAHİPSİZLİĞİ ve ÇARESİZLİĞİ yaşamakta Bolu’ muz.

‘Sesimizi duyan var mı?’ diyerek seslenmemize rağmen kimselere duyuramıyoruz.

Sıkışıp kaldığımız yerden bizleri çıkartacak, yaşama sevincimizi artıracak, bizi hayata bağlayacak, ‘Hey orda kimse var mı?’ diye bir ses gelir mi diyerek bekliyoruz.

Da…

Boşuna!

Herkes kendi saltanatında kendi havasında…