SES Bolu Şubesi, Sağlık Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçe teklifine ilişkin ayrıntılı bir yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada, bütçe teklifinin halk sağlığını öncelemediği, sağlık hizmetlerinin ticarileştirildiği ve emekçilerin haklarının görmezden gelindiği ifade edilerek, 15 maddelik talep listesi paylaşıldı.
“BÜTÇE SÜRECİ HALKTAN, EMEKÇİLERDEN VE DEMOKRATİK KURUMLARDAN GİZLENİYOR”
Açıklamada, bütçenin siyasal iktidarların demokratik duruşunu ortaya koyan bir belge olduğuna dikkat çekilerek, “Bütçe; siyasal iktidarların demokratik, sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşunun en önemli göstergesidir. Halktan toplanan vergilerin nerelere harcanacağının belirlendiği resmi bir belgedir. Ancak Türkiye’de bu şeffaflık henüz sağlanmamıştır; iktidar halktan, sendikalardan ve muhalefetten gelen önerilere kapalı bir süreçle bütçe hazırlamaya devam etmektedir” denildi.
Açıklamada, ekonomik kriz koşullarının giderek ağırlaştığına işaret edilerek, “Türkiye bütçeleri her yıl daha çok borçlanma ve daha çok açık verme sorununa yol açmaktadır. ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyen iktidar temsilcileri, kamu emekçilerine ve halkımıza kemer sıkma politikaları dayatmaktadır” ifadelerine yer verildi.
“2026 BÜTÇESİ YAŞAM HAKKINI KORUYAN BİR VİZYON SUNMUYOR”
Açıklamada, 2026 yılı bütçe teklifinin mevcut ekonomik ve toplumsal sorunlara çözüm üretmediği belirtilerek, “Halkın yaşam hakkını koruyan, sağlık hizmetlerine erişimi geliştiren, sağlık emekçilerinin özlük haklarını iyileştiren bir yaklaşım bulunmamaktadır. Sağlığı ticarete dönüştüren, yurttaşlara müşteri gibi yaklaşan neo-liberal sağlık politikaları 2026 bütçesiyle derinleşmektedir.” ifadelerine yer verildi.
Asgari ücretin toplumun geniş kesimini kapsadığı vurgulanan açıklamada, “Asgari ücret mevcut haliyle yeterli ve dengeli beslenmeden barınmaya kadar hiçbir ihtiyacı karşılamamaktadır. Bu durum toplum sağlığını doğrudan olumsuz etkilemektedir” denildi.
“SAĞLIĞA AYRILAN BÜTÇE PAYI GERÇEKÇİ DEĞİLDİR”
Açıklamada, Türkiye’nin sağlık bütçesinin OECD ve AB ülkelerinin oldukça gerisinde kaldığı belirtilerek, “Sağlık hizmetlerine ayrılan bütçenin OECD ortalamalarına çıkarılması gerektiğini defalarca ifade etmemize rağmen 2026 bütçesinde sağlık payı yalnızca yüzde 7,2’de kalmıştır. Bu artışların reel bir karşılığı yoktur. Halk sağlığını güçlendirecek bir bütçe hazırlanmış değildir” ifadelerine yer verildi.
“KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ GERİLİYOR, TEDAVİ EDİCİ HİZMETLERİN YÜKÜ ARTIYOR”
SES Bolu Şubesi, açıklamasında koruyucu sağlık hizmetlerinin zayıfladığına dikkat çekerek, “Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay her yıl azalırken tedavi edici hizmetlere ayrılan bütçe artmaktadır. 2026 yılında koruyucu sağlık hizmetlerinin payı yüzde 28, tedavi edici hizmetlerin payı ise yüzde 80’dir. Aile hekimliğinde aşıya erişim sorunları devam ederken ‘Eziyet Yönetmeliği’ ile birinci basamak sağlık hizmetleri daha da zayıflatılmaktadır.” tespitlerinde bulundu.
Açıklamada obezite oranlarının artışı, meme kanseri taramalarındaki düşük oranlar, kızamık vakalarının yükselişi ve tam izlenen bebek oranının düşüklüğü de koruyucu sağlık hizmetlerinin yetersizliğinin göstergesi olarak sıralandı.
“HEKİME BAŞVURU SAYISINDAKİ ARTIŞ, ETKİN BİR SİSTEMİN DEĞİL KIŞKIRTILMIŞ TALEBİN SONUCUDUR”
Açıklamada Türkiye’de hekime başvuru sayılarının OECD ortalamasının iki katından fazla olduğu belirtilerek, “2024 yılında tüm basamaklarda toplam hekime başvuru sayısı 1 milyar 47 milyon 877 bin 901’e yükselmiştir. Bu durum sağlık sistemini kilitlemekte, bazı branşlarda randevu krizine, muayene sürelerinin 5 dakikanın altına düşmesine neden olmaktadır.” ifadelerine yer verildi.
“ŞEHİR HASTANELERİNİN BÜTÇEYE YÜKÜ HIZLA ARTIYOR”
SES, şehir hastanelerinin Kamu-Özel İş Birliği modeliyle yapıldığını hatırlatarak, “Şehir hastaneleri kamuya maliyeti sürekli artan yapılardır. 2026 bütçesinde bu tesislere yapılacak ödemenin 137 milyar TL’ye çıkacağı tahmin edilmektedir. Bir yıllık kullanım bedeliyle 6 bin 788 Aile Sağlığı Merkezi yapılabilir.” denildi.
Açıklamada şehir hastanelerinin kent yapısını, sağlık emekçilerini ve hastaları olumsuz etkilediği; kamu kaynaklarının belirli şirketlere aktarılmasına neden olduğu savunuldu.
“KAMUSAL SAĞLIK HİZMETLERİNİN PAYI AZALIRKEN ÖZEL SEKTÖR HIZLA BÜYÜYOR”
Açıklamada, “Özel sağlık sektörü son 23 yılda iki kattan fazla büyümüş, sağlık hizmetlerinin üçte birini kontrol eder hâle gelmiştir. Cepten sağlık harcamaları yüzde 34’e yükselmiştir. Özel hastanelerin sayısındaki artış, sağlığın metalaştığını göstermektedir.” denildi.
Açıklamada özel hastanelerdeki denetimsizliğin halk sağlığını tehlikeye attığı belirtilerek yenidoğan servislerindeki skandallar hatırlatıldı.
“2026 BÜTÇESİNDE KADIN, ÇOCUK, ENGELLİ VE DEZAVANTAJLI GRUPLARA YER YOK”
SES Bolu Şubesi, merkezi bütçedeki dağılımlara ilişkin, “Kadının güçlendirilmesi için ayrılan pay on binde 4, çocukların korunması için ayrılan pay binde 3, engellilerin toplumsal hayata katılımı için ayrılan pay yüzde 1,2 seviyesindedir. Bu oranlar, kadınların ve dezavantajlı kesimlerin yok sayıldığının göstergesidir.” değerlendirmesi yapıldı.
TALEPLER AÇIKLANDI
SES Bolu Şubesi, sağlık alanında vergi adaletinden şehir hastanelerinin kamulaştırılmasına, şiddeti önleyici düzenlemelerden güvenceli istihdama, toplumsal cinsiyete duyarlı sağlık politikalarından yolsuzlukla mücadeleye kadar uzanan 15 maddelik talep listesi sundu.
“1)Emekçiler ve halk üzerindeki adaletsiz vergi yükü azaltılmalıdır. Halktan doğrudan/dolaylı vergi yükü azaltılmalı; kurumlar vergisi başta olmak üzere sermayenin ödediği doğrudan vergilerin payı artırılmalıdır.
2)SGK Prim Yükü çalışanlardan değil patronlardan tahsil edilmeli, kamu emekçilerinin vergi dilimi ve prim ödemesi yüzde 10 bandında yıl boyunca sabit tutulmalıdır.
3)Sağlık hizmetleri bütçesinin merkezi bütçe içindeki payı en az %10’a çıkarılmalı; koruyucu sağlık hizmetlerinin payı bu bütçe içerisinde %40’a yaklaştırılmalıdır.
4)İlaç ve tedaviye erişim kamu güvencesinde olmalıdır. Geri ödeme listesi genişletilmeli; fark ücretleri kaldırılmalı, SMA başta olmak üzere nadir hastalık fonları güçlendirilmeli; ilaç yokluklarını önleyecek kamusal planlama yapılmalıdır.
5)Halkın sağlık hakkına erişimi için katkı payı, katılım payı ve ilave ücret uygulamalarına son verilmelidir.
6)Kamusal sağlık yatırımları arttırılmalı, şehir hastanelerindeki KÖİ modeli sonlandırılmalı, döviz garantili ödemeler durdurulmalı, hastaneler kamulaştırılarak kaynaklar kamu sağlık kurumlarına yönlendirilmelidir.
7)Demokratik denetimle şeffaflık sağlanmalıdır. Şehir hastaneleri, SGK–özel hastane ilişkileri ve tüm kamu harcamaları “ticari sır” kalkanından çıkarılmalı; sendikalar ve meslek örgütlerinin katıldığı demokratik denetime açılmalıdır.
8)Sağlık alanında güvencesiz istihdam modellerine son verilmelidir. Taşeron, sözleşmeli ve güvencesiz istihdam kaldırılmalı; tüm sağlık çalışanları kadrolu ve güvenceli 4A statüsüne alınmalıdır.
9)Adil ve emekliliğe yansıyan ücret politikasına geçilmelidir. Performans ve teşvik sistemi yerine tek kalemde, emekliliğe yansıyan temel ücret uygulanmalı; döner sermaye vb. ödemeler geçiş sürecinde vergi dışında tutulmalıdır. Ana ücret dışındaki ödemelerin toplam maaş içindeki payı yüzde 10’u geçmemelidir.
10)Sağlıkta şiddeti önleyici yasal düzenlemeler, güvenlik önlemleri, riskli birimlere ek istihdam ve caydırıcı yaptırımlar için bağımsız bir bütçe kalemi oluşturulmalıdır.
11)Anadilinde Sağlık Hizmeti hakkının sağlanması amacıyla tıbbi tercüman kadroları açılmalı; çok dilli sağlık hizmeti için mevzuat düzenlenmeli; bölgesel eşitsizlikleri giderecek özel programlar hazırlanmalıdır.
12)Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Sağlık hizmetlerinin sağlanması amacıyla üreme sağlığı hizmetleri güçlendirilmeli; kürtaj erişim engelleri kaldırılmalı, ücretsiz korunma yöntemleri sağlanmalı, kamu kreşleri kurulmalıdır.
13)Sağlıkta bölgesel eşitsizliklerin azaltılması amacıyla uzman hekim ve ana bölüm eksikliği olan iller için teşvik esaslı kadrolar tanımlanmalı; altyapı güçlendirilmeli, anne-bebek ölümlerini azaltacak koruyucu sağlık programları önceliklendirilmelidir.
14)Sağlıkta yolsuzlukla mücadele amacıyla sayıştay bulguları doğrultusunda usulsüzlükler için işlem yapılmalı; pazarlık usulü ihaleler sınırlandırılmalı, sendikaların da dahil olduğu bağımsız bir denetim ve yolsuzlukla mücadele birimi kurulmalıdır.
15)Sağlık hizmetlerinin planlama ve sunum süreçlerine sağlık emekçileri ve halkın katılımını sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalı; hukuksuz biçimde KHK’lerle ihraç edilen sağlık çalışanları göreve iade edilmeli; barış ve toplum sağlığı ilişkisi doğrultusunda sağlık alanı karar süreçlerinde söz sahibi olmalıdır.”




